DİNİ

 

ORUCUN TANIMI
     İmsaktan güneşin batmasına kadar, Allahû Teâlâ'ya ibadet niyetiyle, hiçbir şey yememek, içmemek, cinsi münasebette bulunmamak ve orucu bozan diğer şeylerden uzak durmaktır.
RAMAZAN ORUCU
     İslâm'ın temel şartlarından biridir. Allah Rasûlü (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "İslâm beş şey üzerine bina olunmuştur. Onlar, Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed'in O'nun Rasûlü olduğuna şahitlik etmek, namaz kılmak, zekâtı vermek, Ramazan orucunu tutmak, Bevt'i (Kâbe'yi) haccetmektir." (Buhari-Müslim)
RAMAZAN ORUCUNA BAŞLAMA VE BİTİRME
     İslam dini, ibadetleri her zaman ve herkes için kolaylıkla tespit edilecek ölçülere ve alametlere bağlı kılmıştır. Bunlardan biri de      Ramazan orucudur. Kur'an-ı Kerim ve Peygamber (s.a.V.), bu ibadete Ramazan hilalinin görülmesi ile başlamayı ve Şevval hilalinin görülmesi ile bitirmeyi öngörmüştür. Kur'an-ı Kerim'de Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: "Ramazan ayı ki, Kur'an o ayda indirilmiştir... Sizden her kim bu aya erişirse orucunu tutsun..." (El-Bakara, 185)
     
Peygamber (s.a.v.) de bu ayet-i kerimede geçen Ramazan orucuna erişmeyi, hadis-i şeriflerinde açıklamıştır. Bunların bazılarını sahih hadis kaynaklarından aktaralım.
     
İbn Ömer (r.a.), Peygamber (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: "Hilali görmedikçe oruca başlamayınız, hilali görmedikçe de oruç açmayınız. Eğer bulut olduğu için hilali göremeyecek olursanız, o takdirde ayın günlerinin sayısını otuza tamamlayınız." (Bu hadisi Buhari, Müslim, Ebu Davud ve Nesai rivayet etmiştir)
     
Tirmizi'nin ifadesi şöyledir: "Ramazan'dan önce oruç tutmayınız; hilali görmekle oruca başlayınız, (Şevval) hilalini görmekle de oruç açınız. Eğer bulut hilali görmeye engel teşkil ederse, o vakit de onu otuz güne tamamlayınız."
Buhari'deki rivayet de şu şekildedir: "Eğer bulutlu olursa o takdirde Şaban'ın sayısını otuza tamamlayınız." Bir diğer rivayette de (eğer Ramazan ayının 29. günü bulutlu olur da (Şevval hilalini) göremezseniz, o takdirde otuz gün oruç tutunuz.
     
Yine İbn Ömer, Peygamber (s.a.v.)'den şöyle buyurduğunu rivayet eder: "Biz ümmî bir ümmetiz, ne yazarız, ne hesap biliriz. Ay şöyle ve şöyledir." Yani kimi zaman 29, kimi zaman otuz çeker. (Bu hadisi Buhari, Müslim, Ebu Davud ve Nesai rivayet etmişlerdir.)
     
Naklettiğimiz bu hadisler, konu ile ilgili pek çok hadisler arasından, sadece örnek teşkil etmek üzere seçilmiş az bir bölümüdür. Bu meâldeki hadisler pek çoktur.
     
O bakımdan İslâm alimlerinin pek büyük bir çoğunluğu ru'yet ile, yani Ramazan'ın başlangıç hilalini görmekle oruca başlayıp ru'yet ile yani Şevval'in hilalini görmekle orucu bitirmenin gereğini özellikle belirtmişlerdir. O bakımdan Müslümanların bu ibadete de başka ibadetlere de gereken hassasiyeti göstererek, yalnız şeriatın belirlediği ölçüleri göz önünde bulundurmaları ve bu ölçüler çerçevesinde ibadetlerini yapmaya gayret etmeleri, dikkat göstermeleri zorunludur.

ORUÇ KİMLERE FARZDIR

     1- Oruç; akil, baliğ, mukim olan ve gücü yeten her Müslüman'a farzdır.
     2- Müslüman olmayana kişiye oruç farz değildir. Bir kişi sonradan Müslüman olunca da kazâ etmesi gerekmez.
     3- Baliğ olmamış çocuğa oruç farz değildir. Ama alışması için oruç tutması tavsiye edilir.
     4- Deliye oruç farz değildir. Çünkü ona teklif/sorumluluk yoktur. Bunun için fidye verip, yemek yedirmesi gerekmez. Velev ki, büyük olsun. Hayatı kavrama ehliyetine sahip olmayan akıl hastasına, unutkanlığa müptela olmuş çok yaşlı ihtiyarlara da oruç farz değildir.
     5- Hasta olan bir kimse, iyi olunca orucunu tutar. Sürekli bir hastalık yüzünden oruç tutamayan bir kimse, çok yaşlı olan, hastalığı hiç iyi olmayan hasta gibidir. Bunlardan zengin olanlar, oruç tutamadıkları her gün için bir fakire yemek yedirirler.
     6- Hamile ve emzikli kadınlar, hamileliklerinden, çocuğu emzirememekten veya çocuğun sağlığından korkarlarsa, oruç tutmayıp sonradan kazâ ederler.
     7- Hayızlı ve nifaslı olan kadınlar, bu esnada oruç tutmayıp daha sonra kazâ ederler.
     8- Suda boğulma ve ateşte yanma tehlikesinde bulunan birini kurtarmak için, gerekirse oruç bozularak bunlar kurtarılır. Bu durumda da oruç kaza edilir.
     
9- Yolcu dilerse oruç tutar, dilemezse tutmaz. Bu yolculuk, ister umre gibi bir defalık olsun, isterse nakliyecilik gibi devamlı olsun, kendi beldelerinde bulunmadıkça oruç tutmayabilirler. Daha sonra, tutmadıkları gün sayısınca oruç tutar, kazâ ederler.

ORUCUN HÜKÜMLERİ
1. NÎYET
     Farz olan oruçlarda şafak sökmeden niyet etmek farzdır. Allah Rasûlü (s.a.v.): "Fecirden önce oruca niyetlenmeyenin orucu yoktur" (Sahih, Ebu Davud) buyurmaktadır. Yine "Kim oruca geceden niyetlenmemişse orucu yoktur" (Sahih, En-Nesai) buyurmaktadır. (Ancak çeşitli sebeplerden dolayı oruca niyet öğle ezanına kadar da yapılabilir diye bir görüş de vardır.)
     Niyet mahalli kalptir. Allah Rasûlü (s.a.v.) ve Ashab'ından oruca dil ile niyetlendikleri rivayet edilmemiştir.

2. ORUCUN VAKTİ

     "Fecir vakti; beyaz iplik siyah iplikten ayırd edilinceye kadar yiyin, için, sonra geceye kadar orucu tamamlayın" (Bakara: 187)
FECİR İKİ TÜRLÜDÜR
     Fecr-i Kâzib: Bu fecirde sabah namazının vakti olmamıştır. Oruç tutacak olan bir kimsenin bu vakitte yemek yemesi haram değildir. Bu fecrin alâmeti, ufukta dimdik duran, uzun bir kurt kuyruğu şeklindeki aydınlıktır.
     Fecr-i Sâdık: Sabah namazı vakti olmuştur. Bundan sonra yemek yenmez. Fecr-i Sâdık, ufuk boyunca dağların ve tepelerin üzerindeki yaygın bir beyazlıktır.
     İftar vakti ise; doğu tarafından karanlığın başladığı, batı tarafından da gündüz sona erip, güneşin yuvarlaklığının kaybolduğu vakittir. Zira; Allah Rasûlü (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: "Gece buradan yayılmaya başlar, gündüz buradan sona erer ve güneş de batarsa oruçlu iftarı açar." (Buhari-Müslim). Bu, güneşin tamamıyla batması demektir, aydınlığı kalsa bile hüküm aynıdır.)

3. SAHUR

     Allah Rasûlü (s.a.v.) buyuruyor ki: "Bizimle Ehl-i Kitabın orucu arasındaki fark, sahur yemeğidir." (Müslim) Yine buyurmaktadır ki: "Bereket üç şeydedir. Cemaat, tirid ve sahur." (Sahih, Et-Taberani, el-Mu'cemu'1-Kebir)
     Rasûlullah (s.a.v.)'in bereket olarak nitelendirdiği sahuru terketmek sünnete aykırıdır. Çünkü sahur yemeği yemek sünnete uymaktır. İnsanlar için oruçta elbette güçlük vardır. Ama sahur yemeği de, hadiste buyurulduğu gibi mübarek bir gıdadır. Rasûlullah (s.a.v.): "Haydi mübarek gıdaya" (Ebu Davud) buyurarak buraya işaret etmiştir.
     Allah Rasûlü (s.a.v.): "Sahur bereket yemeğidir, onu terketmeyiniz. Velev ki, biriniz bir şey bulamayıp bir yudum su içse bile. Çünkü Allah ve melekleri sahur yemeği yiyenlere dua ve mağfiret ederler" buyurmaktadır. (Ahmed b.Hanbel). Yine: "Mü'minin sahur yemeğinin en bereketlisi ve makbulü hurmadır" (Ebu Davud) buyurmaktadır.
     
Allah Rasûlü (s.a.v.)'in sünneti, sahuru fecre kadar uzatmaktı.

4 ORUÇLUNUN TERKETMESİ VACİP OLAN FİİLLER 
     Fitne ve fesad yayan yalan söz: Buna "zûr" denmektedir. Rasûlullah (s.a.v.) buyuruyor ki: "Kim kavl-i zûr'u (fitne ve fesada sebep olan söz) terketmezse, Allah Azze ve Celle'nin, onun yemesini ve içmesini terketmesine ihtiyacı yoktur" (Buhari)
     Hayırsız ve fuhuş söz: Rasûlullah (s.a.v.): "Oruç; yememek ve içmemek değildir. Ancak oruç, hayırsız ve fuhuş sözden kaçınmaktır. Biri sana sövdüğü zaman veya cahilce davrandığı zaman de ki; ben oruçluyum, ben oruçluyum" (Sahih, İbn Huzeyme) buyurmaktadır.

5 ORUÇLUYA MÜBAH OLAN FİİLLER

     • Cünüp olarak sabahlama konusunda Aişe validemiz (r.a.) diyor ki: "Allah Rasûlü (s.a.v.) cünüp olduğu halde fecir sökerdi. Sonra gusleder ve orucunu tutardı." (Buhari-Müslim)
     • Misvak kullanmak hususunda Allah Rasûlü (s.a.v.): "Eğer ümmetime zorluk vereceğinden korkmasaydım, onlara, her abdest alışlarında misvakı emrederdim" (Buhari-Müslim) buyurmaktadır.
Allah Rasûlü (s.a.v.) misvak kullanmada, oruçlu olanla olmayan arasında bir fark görmemiştir. Bunda, oruçlu olsun veya olmasın genel olarak herkesin abdest alırken misvak kullanabileceğine ve öğle namazından önce veya sonra kullanmasında da herhangi bir fark olmadığına dair işaret vardır.
     • Mazmaza ve istinşak'ı oruçlu olduğu halde de yapan Rasûlullah (s.a.v.), oruçluyken bunları mübalağalı bir şekilde tekrarlamayı yasaklamıştır. "..Istinşak'ı oruçlu olmadığın sürece sertçe yap" (Ebu Davud) diye buyurmaktaydı.
     • Kucaklaşmak ve öpüşmek: Aişe validemiz (r.a.) diyor ki: "Allah Rasûlü (s.a.v.), oruçlu iken hanımlarını kucaklar ve öperdi. Fakat O, sizin şehvetine en çok hâkim olanınız idi." (Buhari-Müslim). Ancak bu yaşlılar için değilse de, gençler için mekruhtur. Çünkü, Allah Rasûlü (s.a.v.)'e bunun sebebi sorulunca, O, şöyle buyurmaktadır: "Yaşlı kimse nefsine hâkim olur." (Ahmed b.Hanbel; Müsned)
     • Kan tahlili yaptırmak, orucu bozmaz. Çünkü onlar mideye gitmez. Kuvvet iğneleri ve serum orucu bozar, caiz değildir.
     • Kan aldırmak (hacamat), orucu bozmaz. İbni Abbas (r.a.) diyor ki: "Nebi (s.a.v.), oruçlu olduğu halde kan aldırdı (hacamat yaptı)" (Buhari). Aynı şekilde iğne olmaksızın diş çektirmek de orucu bozmaz.
     • Yemeklerin tadına bakmak, yemek gırtlağa gitmemek şartıyla caizdir. Diş macunu için de hüküm aynıdır. Zira İbni Abbas (r.a.)'den rivayet edildiğine göre, Allah Rasûlü (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: "Oruçlu iken sirkenin tadına bakmasında, gırtlağa gitmemesi şartıyla mahzur yoktur." (Buhari)
     • Sürme-damla ve göze damlatılan diğer şeyler, orucu bozmaz. Bu şeylerin tadı boğazda hissedilse de oruç bozulmaz. İmam Buhari Sahih'inde diyor ki: "Enes, Hasan ve Ibrahim, oruçlu iken sürme çekilmesinde bir beis görmediler."

6. İFTAR
     • İftar için acele etmek:
     İftarda acele etmek, Allah Rasûlü (s.a.v.)'nün sünnetlerindendir. Bunda Yahudi ve Hıristiyanlara muhalefet vardır. Çünkü onlar, iftarlarını yıldızlar parlayıncaya kadar geciktirirlerdi. Allah Rasûlü (s.a.v.): "İnsanlar, iftar için acele ettikleri sürece hayır içerisinde olacaklardır" buyurmaktadır. (Buhari-Müslim)
     Yine Allah Rasûlü (s.a.v.) buyurmaktadır ki: "Benim ümmetim, iftarlarında yıldızların çıkmasını beklemedikçe, benim sünnetim üzere olacaklardır." (Sahih, İbni Hibban) 
     • Akşam namazından önce iftar etmek: 
     Enes (r.a.) diyor ki: "Allah Rasûlü (s.a.v.), namaz kılmadan önce yaş hurmayla iftar ederdi. O olmazsa kuru hurma ile iftar eder, o da olmazsa birkaç yudumluk suyla iftar ederdi. (Ebu Davud)
     • İftar ederken yapılacak olan dua:
     İftar ederken dua etmek sünnettir. Allah Rasûlü (s.a.v.): "Oruçlunun iftar anındaki duası kabul edilir; geri çevrilmez." (Sahih, İbni Mace) buyurmaktadır. Allah Rasûlü (s.a.v.) iftardan önce: "Allah'ım! Sen'in rızan için oruç tuttum, Sen'in rızkın ile orucumu açıyorum." İftardan sonra ise şöyle dua ederdi: "Susuzluk gitti, damarlar ıslandı, ecir sabit oldu inşaallah" (Ebu Davud)

7. ORUCU BOZAN ŞEYLER

     • Kasten yemek ve içmek:
     Faydalı olsun, faydasız olsun (sigara gibi) yemek ve içmek orucu bozar, fakat unutarak veya hatâ ile veya zor altında bırakılarak yemek ve içmek inşaallah orucu bozmaz. Allah Rasûlü (s.a.v.) buyuruyor ki: "(Bir kimse) unutarak yer ve içerse orucunu tamamlasın, şüphesiz ki, Allah ona yedirmiş ve içirmiştir." (Buhari-Müslim)
     • Cinsel ilişkide bulunmak:
     Oruç tutmakla mükellef olan bir kimsenin cinsel ilişkiye girmesi onun orucunu bozar. Böyle bir kimsenin orucunu kazâ etmesi ve ağır bir keffaret ödemesi gerekir. Bu keffaret, bir köle azâd etmektir. Bu yapılamazsa iki ay üst üste oruç tutulur. Bu da yapılamazsa altmış fakire yemek yedirilmelidir. Ancak bu kefaretin sıralanması sünnet ile sabittir ki, biri yapılamazsa sonrakine geçmek gerekir.
     • İsteyerek kusmak:
     Bir kişi isteği olmadan kusarsa orucu bozulmaz. Allah Rasûlü (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: "Kim elinde olmadan kusarsa orucu bozulmaz. Kim kusmaya çalışarak kusarsa orucunu kaza etsin." (Sahih, Ebu Davud)
     • Beslenme için vurulan iğneler:
     Bu iğneler bazı besin maddeleri, vitaminler ve kan verilmesi için yapılırlar. Bu durumda oruçlunun orucu bozulur. Çünkü yapılan iğnelerle kişi gıdalanmıştır.
     • Hayız ve nifas:
     Gündüz, oruçlu iken, bilinen normal hayız kanın çıkması ile kadının orucu bozulur. 
     • Meninin çıkması:
     Uyanıkken, kucaklama, öpme ve benzeri bir şey sonucu meni çıkarsa oruç bozulur. Ancak uykuda ihtilam olma nedeniyle meni çıkarsa oruç bozulmaz. Çünkü bu ameliye, irade dışında gerçekleşmiştir.
     • Kan almak:
     Herhangi bir sebeple dışarıdan vücuduna kan alan insanın orucu bozulur.

8. KAZA

     Kazâ orucu kalmış bulunan bir kimsenin en kısa zamanda oruçlarını kazâ etmesi gerekir. Kazâ orucunu art arda tutmak bir zorunluluk değildir.
     
İslâm âlimleri, ölen bir insanın kılmadığı namazlarını bir başka kişinin kazâ etmesini caiz görmemişlerdir. Hayatta iken oruç tutmaktan aciz olan bir kimsenin yerine başkası oruç tutamaz. Oruç tutamayan bir kişi, her gün bir fakire yemek yedirmelidir. Ancak bir kimse ölür de, üzerinde nezrettiği bir oruç bulunursa, onun yerine velisi oruç tutar.
     
Allah Rasûlü (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır: "Kim ölür de üzerinde bir oruç bulunursa, yerine velisi tutar." (Buhari-Müslim)

9. NAMAZ KILMADIĞI HALDE ORUÇ TUTMAK

     Oruç tuttuğu halde namaz kılmayan kişi, İslâm'da Tevhid'den sonra en önemli bir rüknü (farzı) terketmiştir. Namazı küçümseyerek, benimsemeyerek terkettiği sürece kişiye orucun faydası yoktur. Çünkü namaz, dinin direğidir.
     
Namazı kasden terkedenin küfrü hakkında hüküm vardır. Kâfirin ameli kabul edilmez. Allah Rasûlü (s.a.v.): "Bizimle onlar arasında olan ahid, namazdır. Kim namazı terkederse kâfir olmuştur." (Ahmed b.Hanbel) buyurmaktadır.
     
Burada bahsi geçen "küfür" her ne kadar "dinden çıkmak" anlamında değilse de; meselenin ehemmiyetinin anlaşılması açısından gözden ırak tutulmamalıdır. Ancak namazı ve diğer ibadetleri, küçümsemek ve isteyerek, bilerek, ısrarla terk etmek insanı dinden çıkarır.

 
 

10. TERAVİH NAMAZI
     Teravih namazı, Allah Rasûlü (s.a.v.)'in Ramazan'da cemaatle kılmak suretiyle bize bıraktığı bir sünnetidir. Ancak farz olmasından korktuğu için, ümmeti güç yetiremez diye sürekli cemaatle kılmayı terk etmiştir.
     
Ömer İbnü'l Hattab (r.a.), bu sünneti ihya etmek için insanları davet ettiğinde, onları onbir rekât (vitir) kılmak üzere topladı. Bu da Sünnet'e uygundu (İmam-ı Malik, el-Muvatta, 1/119). Bu rivayet, sahih bir senetle gelmektedir. Başka görüşler var ise de, tetkikimiz neticesi bizim görüşümüz bu doğrultudadır. (Teravih namazı, vitir hariç sekiz rekâttır. Aişe validemiz (r.a.) şöyle rivayet etmektedir: "Allah Rasûlü (s.a.v.) ne Ramazan ayından ve ne de diğer zamanlarda gece namazını onbir rekâttan fazla kılmadı." (Buhari-Müslim)
     
Bununla birlikte bazı mezheplere göre teravih namazının 20 rekât olduğu da bildirilmektedir.(N.))
     
Teravih namazını hali hazırda yirmiüç (vitir dahil) rekât kılanlar, ta'dil-i erkâna riayet etmeyip, çok hızlı kılmaktadırlar. Böylece, Rasûlullah (s.a.v.)'in sünnetinde olmayan bir şeyi işlemektedirler.
     İnsanlara gereken şey, bu konuda Allah Rasûlü (s.a.v.)'in sünnetini araştırmaları ve O'na uymalarıdır. Velev ki insanlar Rasûlullah (s.a.v.)'in sünnetini terketmiş olsalar bile. Çünkü hayır ve mutluluk bundadır.
     Bugün Müslümanların çoğunun kıraat, rüku ve secdelerini acele
yaparak kıldıkları namaz, eksik bir namazdır. Bu, kimi zaman onların namazını bozar ve namazın heybetini alır, götürür.

11. FITIR ZEKÂTI (SADAKA-İ FITR)
     Sadaka-i Fıtr, İbn Ömer (r.a.)'den rivayet edilen: "Allah Rasûlü (s.a.v.), Ramazan'da sadaka-i fıtrı insanlara farz kıldı" (Buhari-Müslim) hadisine göre farzdır.
     Sadaka-i Fıtr, küçük, büyük, kadın, erkek, her Müslümana farzdır.
     Sadaka-i Fıtrın miktarı bir Sa'dır. Bu da o belde halkının en çok
kullandığı gıda türünden olmalıdır.
     Sadaka-i Fıtrın şartı ise, bir günlük yiyeceğinden fazla bir yiyeceğe sahip olmaktır. Fazilet, fakirlere daha çok yararlı olanı vermektedir.
     Sadaka-i Fıtrı verme zamanı, bayram namazından öncedir. Bayram gününden bir iki gün önce vermek de mümkündür. Bayram gününden sonraya bırakılması caiz değildir.

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol